İklim değişikliği vardır! Tartışma değil, harekete geçme zamanı…
Van’ın Özalp ilçesindeki sel felaketinde can kaybı yaşanıyorken, benzer olaylar daha sık ve şiddetli yaşanıyorken, peki iklim değişikliği durdu mu? |
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin durduğuna dair haberleri tartışmanın sadece vakit kaybı olduğuna dikkat çeken sivil toplum kuruluşları : “İklim değişikliğinin etkilerini inkâr etmek isteyenlerin işi artık eskisi kadar kolay değil; buzulların eridiğini, yaşanan ani hava olaylarını, selleri, taşkınları, hortumları hepimiz gözlerimizle görüyor, yaşıyoruz. İklim değişikliğine karşı şimdi ve hemen harekete geçmeliyiz” dediler.
Geçtiğimiz günlerde yabancı ve ulusal basında “İklim Değişikliği Durdu” konulu haberler tartışılmaya başlandı. Haber kaynağı olarak gösterilen İngiltere Ulusal Meteoroloji Ofisi (MET Office), kendi yayın organları aracılığıyla bu haberin doğru olmadığını açıkladı. Hem MET Office’in yayınladığı bilimsel veriler, hem de diğer bilimsel çalışmalar bize iklim değişikliğinin insanlık için çok önemli bir sorun olduğunu gösteriyor” diyen sivil toplum kuruluşları, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine dikkat çekti. |
“İklim Değişikliği Durdu” haberlerini değerlendirerek ; “Hem MET Office’in, hem Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin, diğer bilimsel çalışmaların gösterdiği üzere son 150 yılda küresel sıcaklıkları 0,8 0 C derece arttı. Buna bağlı olarak, ilk defa bu yaz, Kuzey Buz Denizi’ndeki buzullar, 1979’da uydu görüntülerini kaydetmeye başladığımız tarihten itibaren en düşük boyutlara ulaştı. Buzsuz bir Kuzey Buz Denizi’nin bu yüzyılın sonunda gerçekleşmesi öngörülüyordu, şimdi ise önümüzdeki on yıl içerisinde gerçekleşmesi çok mümkün görünüyor. Buna bağlı olarak yaşayacağımız deniz seviyesindeki yükselme, yaşam alanlarımızı sular altında bırakacak. Ancak, biz hala iklim değişikliği var mı yok mu diye tartışıyoruz. Bu gibi tartışmalarla vakit kaybetmemeli, acilen iklim değişikliği ile mücadele için harekete geçmeliyiz” dedi. Atmosferde sanayi devrimi öncesinde milyonda 280 parçacık olan karbondioksitin insan kaynaklı faaliyetler sonucunda yılda ortalama milyonda 2 parçacık arttığına ve şu an 394 parçacık seviyesinde olduğunun altını çizen STK’lar, bunun geri dönülemez iklim değişikliğine sebep olabileceği konusuna dikkat çekti. İnsan kaynaklı iklim değişikliğine bağlı, küresel sıcaklık artışının ciddi kuraklıklara sebep olduğuna ve gıda krizlerini tetiklediğine dikkat çekerken, bu yıl ABD’nin 2/3’ünün yaşadığı aşırı kuraklıkların, gıda fiyatlarını nasıl yükselttiğini hatırlattılar. Birleşmiş Milletler’in 2012’de ABD’de, Ukrayna’da ve birçok yerde yaşanan iklim değişikliğine bağlı kuraklıkların 2013’te de benzerlerinin yaşanabileceğine ve bunun çok daha ciddi bir gıda krizine sebep olabileceğine dair uyarıda bulunduğunu belirten sivil toplum kuruluşları, Türkiye’nin de yaşadığımız insan kaynaklı iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilendiğini hatırlattı. Türkiye’de yaşanmış en sıcak 10 yılın 1998 – 2011 arasında gerçekleştiğinin altını çizerken, 2010 yılının 15,2 0C ortalama sıcaklık düzeyi ile 1971 -2000 ortalamasının 2,4 0C üzerinde gerçekleştiğinin unutulmaması gerektiğini vurguladı. “Daha uzun süren daha şiddetli kuraklıklar, ani yağışa bağlı seller, aşırı hava olayları artık eskiye göre Türkiye’de çok daha sık gerçekleşiyor. Artan küresel sıcaklıklara bağlı olarak yaşadığımız tarımsal verim düşüşü, erozyona bağlı toprak kaybı, çölleşme, seller, hortumlar ve aşırı hava olayları gibi iklim değişikliğinin etkileri, ancak şimdi iklim değişikliği ile mücadele için harekete geçersek azaltabiliriz. Bunun için de iklim değişikliğini hızlandıran kömürlü termik santraller, fosil yakıt yatırımları gibi iklim krizini derinleştiren politikalardan vazgeçilmesinin aciliyetinin altını çiziyoruz. Bu politikalar yerine, enerji verimliliğinin yaygınlaştırılmasının, doğaya saygılı planlanmış güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji yatırımlarının daha etkin ve verimli kullanılmasıyla iklim değişikliğine uyum politikalarının hızla hayatı geçirilmesinin, Türkiye’nin mutlak sera gazı azaltım hedefini belirlemesinin yaşamsal bir zorunluluk olduğunun altını çiziyoruz. Ayrıca, doğaya geri dönülemez zararlar veren ve iklim değişikliğine uyumu zorlaştıran duble yollar ve İstanbul’a 3. Köprü gibi planlar ile ‘temiz enerji’ adı altında yapılan HES’ler ve nükleer santrallerin de iklim krizini derinleştireceğini vurgulayarak, bu planların iklim değişikliğine uyumu gözeterek gözden geçirilmesi çağrısını yapıyoruz. Basın Metni İmzacıları: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü (EUROSOLAR Türkiye), Greenpeace Akdeniz, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), TEMA Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, 350 Ankara. NOT: İmzası bulunan kurumlar aynı zamanda İklim Ağı’nın katılımcılarıdır. |