KENT AĞAÇLARI

Spread the love

Prof. Dr. Cemil ATA

Yeditepe Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü

(bu yazı Plant Dergisi‘nden alınmıştır)

Kent içinde yol refüjleri, yol kenarları, alle’ler, parklar, bahçeler, meydanlar, piknik ve mesire alanları, korular ve tüm yeşil alanlardaki ağaçlar o kentin en önemli görsel unsurlarıdır, kente güzellik veren canlı varlıklardır. Ağaçları olmayan bir kent düşünülemez. Kent’in binaları, tarihi yapıları, cami ve kiliseleri, kuleleri, köprüleri, tüm sert yapıları ne kadar özenle yapılmış olursa olsun, güzel olursa olsun, ağaçsız ve bitkisiz bir kent güzel olamaz, yaşanılacak bir kent olamaz. İnsanları daha mutlu mekanlarda yaşatmak için ağaçların olması kaçınılmazdır.

Kent’in incileri olan ağaçlar canlı unsurlardır. Onlar da bizim gibi beslenmek isterler, su isterler, solunum yaparlar, bakım isterler. Tüm diğer canlılar gibi gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık gibi çağları vardır. Gelişirler, büyürler, çiçek açar-döllenir-tohum verirler, ürerler yani çoğalırlar. Aç, susuz ve gıdasız kalırlarsa bizim gibi zayıf düşerler, hastalanırlar, ölüler.

Kent’in ağaçları annelerin güzel çocukları gibidir. Bakım isterler. Anneler çocuklarının saçı-başı dağınık, gözü çapaklı, yüzü kirli olsun istemezler. Çocuklarının saçını tarar, yüzünü yıkar, tertemiz giydirir, onları çiçek gibi yaparlar. Besler, büyütür sağlıklı olmasını sağlarlar. Kentlerin ağaçları da annelerin çocuklarıdır. Güzellik unsurlarıdır. Her çağda başka bir güzel olurlar. Gençlikte bizim gibi canlı ve gümrah olurlar, yetişkin olmaya başlayınca çiçek açarlar, görüntüleri ile insanlara mutluluk saçarlar. Her mevsim değişen renkleri ile insanlara sevgiyi-mutluluğu ve sonbaharda sararan ve dökülen yaprakları ile hüznü, o buruk mutluluğu yaşatırlar. Sonbaharda akçaağaçlarla dolu bir parkta rengarenk ağaçları seyretmek, bu duyguları insanlara yaşatmak biz Peyzaj Mimarlarının en önemli görevlerinden biridir.

Bunu başarmak kentteki ağaçlara iyi bir bakım ile mümkündür. Tekniğine uygun iyi bir bakım yapılmaz ise her canlıda olduğu gibi onlar da bozulurlar, çirkinleşirler ve sonuçta ölürler (Resim 1-9).

Kent ağaçlarından biz Peyzaj Mimarları sorumluyuz. Onlar iyi ise biz işimizi yapıyoruz demektir. Şayet onlar saçı-başı dağınık, kolu-bacağı sakat, kambur, üstü-başı hırpani, perişan ve sağlıksız bir insan gibi iseler bu durum bizim işimizi iyi yapamadığımızın göstergesidir.

 Resim1                                                      Resim 2                                                      Resim3

 

Kent içinde 100-150 yaşlarında kötü bakım veya hatalı bakım teknikleri sonucunda öldürülmüş bir ağacı görmek her insanın içini parçalar. O ağaçları, o canlıları öldürmek hakkını bize kim vermiştir? Kötü bir doktorun yanlış ilaç ile bir insanın ölümüne sebep olması ile kötü bir peyzaj mimarının hatalı bakım tekniği ile ağacı öldürmesi arasında hiçbir fark yoktur. Bu ölen ağacın yerine hemen şimdi bir fidan dikerseniz ancak 100-150 yıl sonra böyle bir ağaç olacaktır. Yani siz 100-150 yılı öldürmüş oluyorsunuz. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Hastasının ölümüne sebep olan doktoru cezalandırırız, fakat ağacın ölümüne neden olan peyzaj mimarına bir şey yapılmaz. Bu adil değildir. Bunca yıllar harcanmamalıdır. Lütfen işimizi doğru yapalım. Bilerek yapalım. Bu işi avukatlar, mühendisler, denizciler, tüccarlar değil biz yapacağız. İşimizi kendimiz yapalım, kent belediyelerinde Peyzaj Mimarlığı kadrolarında çalışan mimarlara kesinlikle bu işi bırakmayalım.

      Resim4                                          Resim5                                       Resim6

Peyzaj Mimarlığı eğitiminde üniversitelerimizde iklim, toprak, bitki materyali, bitki yetiştirme, bitki hastalıkları, bitki beslenmesi ve bakımı gibi doğa bilimleri teorik olarak yeterince verilmektedir. Ayrıca bu konularda yazılmış yüzlerce İngilizce ve Türkçe kitap ve yayınlar bulunmaktadır. Lütfen okuyalım, bilmiyorsak öğrenelim ve işimizi doğru yapalım. Ağaçlar bize 100-150-200 yıldan kalan miraslardır, çocuklarımıza bırakacağımız emanetlerdir. Lütfen AĞAÇLARIN ÖLÜMÜNE neden olmayalım. Kentimizin güzelliklerini yok etmeyelim. Ağaçsız kentler taş yığınıdır, güzel olamazlar.

Resim7                                       Resim8                                       Resim9

Bu kısa tebliğ’de yüzlerce sayfa içinde anlatılması gereken kent ağaçlarında bakım konusunu detaylıca anlatmak herhalde olanaklı değildir. Ancak bazı konulara kısaca değinmekle yetinilecek ve bazı kötü uygulamalara dikkat çekilecektir. Özellikle budamalar konusunda çok önemli hatalar yapılmaktadır. Eline motorlu testere verilmiş eğitimsiz işçiler ile yaptırılan budamalar, bir başka deyişle eğitimsiz insanların bakım adı altında yapmış oldukları ağaç katletme’leri üzerinde durulacaktır.

 

Budama Nedir?

Budama ağaçlar ve çalılarda bazı dalların, bitki üzerinde olmasını istemediğimiz kısımların kesilerek uzaklaştırılmasıdır. Budama ağacın sağlığı ve formu için mutlaka yapılması gereken bir bakım tekniğidir. Budama bir güzelleştirme işidir. Sabah uyanmış çocuğunuzun saçlarını tarama, yüzünü yıkama, onu bakımlı yapma işidir. Budama ile bitki daha sağlıklı ve daha güzel formlu hale gelir.

Budama doğal budanma ve yapay budama olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal budanma sık yetiştirilen ağaçların alt dallarının ışık alamaması, ışık azlığı nedeniyle ölmeleri ve gövdeden kendiliğinden ayrılması olayıdır (Resim 10). Resim 10’da görüldüğü gibi sık yetişmiş bir çam korusunda ağaçlar alt dallarını doğal olarak budamaktadır. Çamların gövdesinde 5-8 metre dalsız bir gövde boşluğu oluşmuştur. Bu olay kendiliğinden meydana gelmiştir. Burada bir insan müdahalesi söz konusu değildir. Işık isteği yüksek olan türlerde doğal dal budanması hızlı bir şekilde olur. Yarı gölge (ladin) ve gölge (göknar) ağaçlarında ise bu doğal budanma çok yavaş yavaş ve uzun yıllar içinde olur. Sık yetiştirilen tüm ağaç topluluğunda, ışık durumuna göre hızlı veya yavaş olur ama her türde, ister ağaç olsun ister çalı olsun mutlaka olur. Çünkü ışık bitkilerin hayatını devam ettirmesi için olmazsa olmaz bir doğal olaydır.

Resim10: Doğal dal budanması                                             

Münferit (soliter) yetiştirilen ışık isteği yüksek olan bitkilerde bile ağacın alt dallarını yaşatmak zordur. Örneğin; Fıstıkçamı ışık isteği çok yüksek bir tür ‘dür. Fıstıkçamı soliter yetiştirilse bile orta ve ileri yaşlarda alt dallarını kaybeder ve tepesi şemsiye şeklini alır. Bunun nedeni ancak direkt güneş ışığını alan ve en üst dallarındaki ibrelerin yaşaması ve alt dallardaki ibrelerin yetersiz ışık nedeniyle ölmesiyle izah edilir.

Yapay budama ise ağaç ve çalılarda dalların insan eli ile kesilerek uzaklaştırılmasıdır. Bu budamada ışık azlığı ile ölmüş dalların kesilmesine kuru budama, canlı dalların kesilmesine ise yeşil budama denir. Kuru budama bitki için aktif bir etkisi olmayan budamadır. Kurumuş dallar dipten, gövdeye ve gövde kabuğuna zarar vermeden kesilerek uzaklaştırılır. Yeşil budama ise bitki için aktif etki yapan bir budamadır. Canlı dalların kesilmesi sonucunda gövdede, dal kalınlığına bağlı olarak, küçük veya büyük bir yara oluşur. Bu yara yeri ağaca girmesi muhtemel böcek ve mantarlar için bir kapı demektir. Bu nedenle dikkatli yapılması gereken bir iştir.

Bazı ibreli ağaçlar yeşil budamadan çok zarar görür. Yapraklı türlerde ise kesilen yara izlerinde, kambiyum tabakası kolayca kallus oluşturarak yara tomurcukları yapar ve yarayı daha kolay onarır ve bu yara tomurcuklarından da sürgünler verir. Bu nedenle genel olarak yapraklı türler budamaya iyi gelir ancak ibreliler budanmaz denilir. Gerçekten çam-ladin-göknar-sedir gibi ibreli türler genel olarak budanmazlar. Aslında conifer’lerden serviler (Cupressus), yalancı serviler, mazılar ve ardıçlar dışında kalanlar budamaya karşı hassas olan, budamalardan zarar gören türlerdir.

Kuru budama ibreli veya yapraklı türlerde ayırım yapmadan her türde yapılabilir. Buna karşın yeşil budama ibrelilerde dal çapı 1-2 cm olması halinde yapılması kabul edilebilir, ancak daha kalın dallar prensip olarak budanmamalıdır. İbreli türler kesilen yerlerden yara tomurcuğu yaparak sürgün veremediği için kesilen dalların kendini yenilemesi, gövdenin kendini onarması çok güçtür. Ayrıca ibreli türlerde çok sık görülen kabuk böcekleri üremesi önemli bir sorundur.

  

Budamanın Amaçları

Budamanın amaçları çok çeşitlidir.

1-      Hastalık durumunda budama

2-      Kök ve gövde dengesi için budama

3-      Büyümeyi hızlandırmak amacıyla budama

4-      Form verme amacıyla budama

5-      Çiçeklenme durumu için budama

6-      Özel amaçlı budamalar (Topiari ve Bonsai gibi)

 

1-      Hastalık Durumunda Budama

Daha önce de belirtildiği gibi meşe-gürgen-kestane gibi yapraklı türlerin neredeyse tamamı çok kolay sürgün verirler. Şayet bir ağaç, köküne geçmemiş olması koşuluyla; virüs, mantar veya böceklerle tüm sürgünleri, dalları, kabuğu ve hatta gövdesi hastalanırsa, ağaç dipten kesilip sadece kök ve kütüğü bırakılırsa, kütükten ve kökten kütük sürgünü ve kök sürgünleri vererek ağaç yenilenebilir. Yani hasta dallar, dalların bir kısmı ve hatta tüm gövde kesilir atılır, hastalık diğer ağaçlara bulaşmasın diye bu hastalıklı dallar yakılır, kalan kütükten ve kökten sürgünler oluşur, böylece ağaç ölümden kurtarılmış olur. Hastalanan ağaçta virüs, mantar ve böceklere karşı biyolojik ve kimyasal yöntemlerle mücadele de yapılmakla birlikte budama da önemli bir bakım tedbiridir. Çok geniş bir konu olan bitki koruma (Plant Protection) konularına da bu kısa tebliğde girmemiz mümkün değildir. Bitki hastalıkları, biyolojik ve kimyasal mücadele konularında yazılmış yüzlerce kitap, araştırma ve yayın bulmak mümkündür.

Yapraklı ağaç türlerinde hem kütükte ve hem de kökte uyuyan tomurcuklardan, ayrıca kambiyum tabakasının yaralanması sonucunda oluşan yara tomurcuklarından yeni sürgünler oluşarak ağaç yaşamını sürdürebilir.

Sadece virüs-mantar ve böcek hastalıkları değil, don zararları nedeniyle ağaç dallarının ölmesi, fırtına zararları, dal kırılmaları, ağacın bir kısmının yanması ve buna benzer birçok nedenlerle ağacın zarar görmesi halinde uygun budama yapılarak veya ağaç dipten kesilerek hayata döndürülebilir. Budama hastalık ve ölümlerde başvurulabilecek önemli bir bakım tekniğidir.

2-      Kök ve Gövde Dengesi İçin Budama

Kök gövde dengesi bozulan ağaçlarda tepe budaması önemli bir bakım tekniğidir. Kanal açma, yol geçirme veya toprak tesviyesi yapma, istinat duvarı çekme, teras oluşturma gibi birçok nedenlerle bir ağacın kökü zarar görürse veya herhangi bir nedenle ağacın kökünün bir kısmı yok olursa bu ağaç eskisi kadar kökleri ile tepesine, yapraklara su ve besin maddeleri gönderemez ve ağacın tepesinde kurumalar başlar. Bu durumda, yani kökünün bir kısmını ağacın kaybetmesi halinde kök-gövde dengesi bozulur. Dengenin yeniden oluşturulması için ağacın tepesinden dallar kesilerek yani tepe budaması yaparak bozulan kök-gövde dengesi yeniden sağlanır ve ağacın hayatı kurtarılır. Zaman içinde ağaç yeni kökler oluşturur, tepede de yeni sürgünler çıkar ve tekrar kök-gövde dengesi teşekkül ederek bitki bir miktar sarsıntı ile hayatına devam eder.

3-      Büyümeyi Hızlandırmak Amacıyla Budama

Büyümeyi hızlandırmak amacıyla yapraklı ağaç türlerinde tepede budamalar yapılır. Bazı ağaç türleri çok sık dallanma yapar. Tepe içinde dallar arasında ışık ve besin maddesi mücadelesi başlar. Bu mücadele sonunda birçok dal ışık azlığından zayıflar ve hatta ölürler. Ağacın büyümesi de zayıflamış olur. Bu durumlarda, yani sık tepeli ağaçlarda, sürgünlerin ve dalların bazıları kesilir ve tepe içine ışık girer, ağaç tepesi seyreltilir, kalan dallar ve sürgünler daha hızlı bir büyüme yapar. Ancak bu budama şeklinde hangi dal ve sürgünlerin kesileceği ve hangilerinin bırakılacağı teknik bilgi ister. Yani bu işi eğitimsiz taşeron işçisinin yapması mümkün değildir.

Özellikle yol kenarı ve alle ağaçlarında, yol üzerine doğru veya hakim rüzgarlar ile bir tarafa doğru tepe büyümesi olur. Tepe budaması ve seyreltme ağaç tepesinde simetriyi sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Yol kenarındaki ağaçların dalları yol üzerine doğru giderse, yoldan geçen 2 katlı otobüs veya TIR’lar bu dallara çarpar. Bunu önlemek için yol kenarındaki ağaçlara 7-8 metre gövde boşluğu verilecek şekilde budama yapılmalı, yani ağaç tepesi her 3-5 yılda bir yukarı doğru itilmelidir. Bu ağaçlarda tepe sürgünü kesinlikle kesilmemeli, tepe üstten büyüdüğü kadar alttan da budanmalıdır. Tepe alttan sık sık ve aşırı budanırsa ağacın gövdesinden çok sayıda su sürgünü denilen dallar çıkar ve bu durumda da çoğunlukla tepe çökmesi olur. Yani tepe kurur. Dengeli bir budama yapılırsa hem ağaçta uzun bir gövde boşluğu oluşur ve hem de tepede hızlı bir büyüme görülür.

Yandaki bina ve özellikle bina pencerelerine doğru uzanan dallarda, dal alma, dal ucu kısaltma budaması yapılmalıdır. Dal ucu kısaltma tepe seyreltmesinin bir parçası olmalıdır. Kök-gövde dengesi aşırı şekilde bozulmayacak şekilde sık sık ve mutedil yapılmalıdır.

4- Form Vermek Amacıyla Budama

Ağaca form vermek uygun budama ile mümkündür. Ağacın tam simetrik, uzun ve geniş bir tepeye sahip olması, silindirik, uzun ve dolgun bir gövdesinin olması, sağlamlık, dik duruş ve güçlü olma duygularını anımsatır. Ancak çatallı gövdeler, dipten çatallı, yukarıdan tek çatallı, tekrarlanan çatallı gövdeler ve geniş bir tepe ağaca farklı bir güzellik verir. Bilinçli bir şekilde tekrarlanan çatallar yapılabilir. Çatal oluşturmak için tepe sürgünü kesilir ve yan sürgünlerin tepe sürgünleri oluşturmak üzere geliştirilmesi sağlanır. Kaç çatal yapılacak ise o kadar yan sürgün bırakılır. Genellikle ikili çatallanma yapılması iyi şekil verir.

Soliter ağaçlarda dipten çatallanma ve tekrarlanan çatallar, ayrıca yere paralel eğik gövdeler farklı formlar elde etmek amacıyla yapılabilir.

Dikine büyüme yapan ladin, göknar, sedir, araucaria gibi türlerde, genel olarak koniferlerde, tepe sürgününü keserek çatal oluşturmak, kesinlikle yapılmamalıdır.

Koniferlerden başta serviler, yalancı serviler, mazı ve ardıçlarda konik tepeler, küre tepeler, tekrarlanan küre tepeler, helozon kıvrılan tepeler, kolumnar veya sütun tepeler, düz duvarlar (pencere veya kapılar oluşturacak şekilde duvarlar), dikdörtgen prizma veya küp, kare prizma tepeler, üçgen prizma veya piramit tepeler budama ile yapılabilir. Tüm bu formların oluşturulması hemen hemen tüm yapraklı türlerde ve bazı koniferlerde kolaylıkla yapılır. Ancak form verme budamalarında kesinlikle bilgili elemanlar kullanılmalıdır. Eğitimsiz taşeron işçileri ile form verme budamaları kesinlikle yapılmamalıdır. Form vermek amacı ile yapılan budamalar çok hassas budamalar olup, form vermek adı altında ağaç katledilebilir, bu ağaç katliamı Peyzaj Mimarlarınca önlenmelidir.

5- Çiçeklenme Durumu İçin Budama

Budama yapılırken ağaç ve çalıların çiçeklenme durumu dikkate alınmalıdır. Bazı ağaç ve çalılarda çiçekler geçen yılın sürgünleri üzerinde, bazılarında ise bu yılın sürgünleri üzerinde açmaktadır. Geçen yılın sürgünleri üzerinde çiçek açan türlerde (Forsitya, Kiraz, Badem, Manolya) vejetasyon başlamadan önce budama yapılırsa, çiçek tomurcuklarını taşıyan sürgünler kesilmiş olur ve o sene budama yapılan ağaç veya çalı çiçek açamaz, yani çiçekli olan bir ağacı çiçeksiz bir ağaç durumuna düşürmüş oluruz. Bu türlerde budama yapılacaksa, çiçeklenme dönemi geçtikten sonra budama yapılmalıdır. Ocak-Şubat aylarında budama yapmak yerine bu türlerde çiçeklenme dönemini izleyen Mart-Nisan-Mayıs aylarında budama yapılır. Budama yapılan bu türlerde budamayı izleyen aylarda yeni sürgünler verir ve bu sürgünler üzerinde de gelecek yıl çiçek açacak çiçek tomurcukları oluşur. Bu çiçek tomurcuğu taşıyan sürgünlere kesinlikle çiçek açma dönemi geçmeden budama yapılmamalıdır.

Bazı ağaç ve çalı türleri o yılın sürgünleri üzerinde çiçek açar (Oya, Hatmi gibi birçok tür). Bu türlerde budama vejetasyon dönemi başlamadan önce, yani ya o yılın sonbaharında veya gelecek yılın Ocak-Şubat-Mart aylarında budanmalıdır. Budama yapıldıktan sonra ağaç ve çalı sürgün verir ve bu sürgünler üzerinde çiçek tomurcukları oluşur ve o yıl yaz ayları içinde çiçek açar.

Çiçeklenme durumunu dikkate almadan budama yapılması halinde ağaç ve çalıların en güzel ve gösterişli oldukları dönemlerde çiçeksiz olmalarına neden oluruz. Hangi türün hangi sürgünler üzerinde, yani bu yılın sürgünleri mi yoksa geçen yılın sürgünleri mi üzerinde çiçek açtığını bilmemiz gerekmektedir.

6- Özel Amaçlı Budamalar

Topiari ve Bonsai çok özel budama yöntemleri olup bu konularda da yüzlerce yazılmış yayın bulunmaktadır, bu kısa tebliğde detaya girmek mümkün değildir. Topiari bir iskelet oluşturarak bitkilerde budama ile heykeller yapma sanatı, Bonsai ise bitkileri minimum hayat koşulları altında besleyerek ve budayarak çok yaşlı fakat çok küçük, minyatür bitki yetiştirme sanatıdır.

Aslında tüm budama teknikleri bir sanat işidir. Bitkiler kendi hallerine bırakılırlarsa bir şekil alırlar, bu onların doğasında olan bir özelliktir. Bazen doğal formlar en güzelidir. Buna karşın bazı budama teknikleri kullanılarak bitkilerin hem sağlığı ve hem de formu üzerine çok güzel şeyler yaratmak bizim elimizde olan bir şeydir. Bazen zorunlu olarak bazen de bitkileri daha gösterişli duruma getirmek için budama yaparız. Budama bir sanat işidir, bir güzelleştirme işidir. Herkes budama yapamaz. Hele eğitimsiz taşeron işçilerine kesinlikle budama yapmaya izin verilmemelidir.

Budama Zamanı

Kuru budama her mevsim yapılabilir. Yeşil budama, yani canlı dalların budanması ise genel olarak vejetasyon döneminin dışında, yani yeni vejetasyon dönemi başlamadan önce yapılmalıdır. Ancak geçen yılın sürgünleri üzerinde çiçek açan türlerde, vejetasyon dönemi içinde kalacak olan, çiçeklerin dökülmesini izleyen günlerde de budama yapılması zorunlu olabilmektedir.

Bazı özel haller dışında, genel olarak budama vejetasyon başlamadan önceki kış sonu ve erken ilkbahar aylarında yapılır. Hangi ay budama yapılacağı ise o yörenin iklimi ile doğrudan ilgilidir. Örneğin; Antalya’da vejetasyon şubat, en geç mart ayı başında başlar, bu nedenle budama en geç ocak ayı içinde bitirilmelidir. İşlerin çok yoğun olması halinde ve don oluşumu beklenmeyen yerlerde geç sonbahar (kasım) ve kış aylarında (aralık-ocak) budama işi tamamlanabilir. Buna karşın çok sert kışları olan yerlerde, mesela Erzurum’da budama nisan-mayıs aylarında yapılmalıdır. Çünkü vejetasyon en erken mayıs ayında, genellikle haziran ayında başlar. Böyle soğuk ve don olayı fazla olan yerlerde kışın ve geçen yılın sonbaharında budamaya izin verilmemelidir. Budamadan sonra oluşacak bir don olayı, budanan dallardaki kambiyum tabakasında donmaya neden olur ve buralarda kallus oluşamaz, yara tomurcukları oluşamaz ve yara yüzeyleri zarar görür. Yeni sürgünler oluşamaz. Don olayı olan her yerde sonbahar ve kış budamaları yapılmamalıdır.

Genel olarak budama gövdeye su yürümeye başlamadan hemen önce bitirilmiş olmalıdır. Temel kural bu olmakla beraber, bahçıvanların iş yoğunluğu dikkate alınarak budama işi daha önceye çekilebilir.

“Kabak budama bir ağacın tüm sürgünlerinin ve dal uçlarının kesilmesi, insanın tüm saçlarını usturaya vurup kabak kafa olması gibi, ağaç gövdesinin tüm dal ve sürgünlerinin kesilerek yok edilmesi şeklinde bir budamadır.”

Su Sürgünü ve Tepe Çökmesi

Hatalı budamanın sonunda sık karşılaştığımız olaylardan biri de su sürgünü ve tepe çökmesidir. Kök- gövde dengesi bozulan ağaçlarda gövde üzerinde çoğunlukla kabuk içinde bulunan uyuyan tomurcuklar ve gövdenin dibinde kök boğazındaki uyuyan tomurcuklar ve hatta kalın kökler üzerindekiler patlayarak sürgün verirler (Resim 11). Resim 11’de görüldüğü gibi, hatalı budama sonunda ağacın gövdesi üzerinde yüzlerce ve hatta binlerce sürgün oluşmuştur. Su sürgünlerinin önemli bir kısmı sadece kabuk içinden oluştuğu için ana gövde ile bağlantısı ya hiç yok veya çok sınırlı düzeyde olduğu için fazla gelişemezler. Zamanla dökülürler, ağacın kabuğu üzerinde şekilsiz yumrular bırakırlar. Bu yumrular hastalıklı bir gövde görüntüsü verir (Resim 12). Su sürgünlerinden gelişmiş olan dallarda ileride sağlıklı dal olamazlar, rüzgar, fırtına ve kar bu sürgünleri kolayca gövdeden ayırır. Kalın gövdeler üzerinde bu dalların bir kısmı gelişmiş olsa bile gövde üzerinde çatal oluşturup iyi bir form yaratamazlar. Gövde üzerinde oluşan çok sayıda su sürgünleri seyreltilerek gövdeye form vermesi işi de yapılamaz veya yapılması zor bir işçilik istediği için yapılmaz. Yani nereden bakılırsa bakılsın su sürgünleri daima bir sorundur ve arzu edilmezler.

Hatalı budama ile ağacın tepe tacı çok yukarı itilirse, yani aşırı budama ile tepe çok küçülürse yine kök gövde dengesi bozulur ve gövdede su sürgünleri oluşur, bu su sürgünleri kökten gelen tüm suyu kullanır, tepeye su gitmez, sonuçta da tepe kurur. Bu olaya tepe çökmesi diyoruz.

Tepesi çöken ve gövdesinde sayısız su sürgünü oluşan ağaç artık sağlığı bozulmuş, adım adım ölüme giden ağaç olmuş demektir. Bunu yapan her kim ise o kişinin ve yöneticilerinin mutlaka cezalandırılması gerekir. Özellikle 100-150 yaşlarında yaşlı ve kıymetli ağaçlarda bu oluşumu görüyoruz (Resim 13). Bu resim 13’deki ağacı kim, ne zaman, nasıl, bu hale getirdi acaba? Sorumlusu Belediye’deki bir mimar mı, yoksa belediye doktorumu, yoksa peyzaj mimarı mı veya Belediye’deki Peyzaj Mimarı kadrosuna Mimar atamış olan Belediye Başkanı mı? 150 yaşındaki bir Çınar’ı ölüme götüren kim? Onun buna hakkı var mı? Bu çınar burada 150 yıl içinde oluştu. Şimdi onun yerine bir fidan dikilse böyle görkemli bir ağaç olması için 150 yıl beklememiz gerekecek. Gelişmiş batı ülkelerinde bu işi yapanlar mutlaka bulunur. İnsan canının bile çok önemli olmadığı ülkelerde ağaç canının ne önemi olur ki diye düşünenlerin sayısı herhalde çok az değildir. Hatalı budamalar sonucunda öldürülmüş ağaçları hemen hemen her kentimizde sık sık görürüz. Bu olaylar yalnız büyük kentlerimize has olaylar değildir. Az veya çok her yerde bunları görürüz. Görürüz ama üzerinde pek durmayız. Belki de hiç görmeyiz bile.

 

Resim 11: Su sürgünleri       Resim 12: Su sürgünleri yumruları       Resim 13: Ölüme sürüklenmiş çınar

 

Kabak Budama

Kabak budama bir ağacın tüm sürgünlerinin ve dal uçlarının kesilmesi, insanın tüm saçlarını usturaya vurup kabak kafa olması gibi, ağaç gövdesinin tüm dal ve sürgünlerinin kesilerek yok edilmesi şeklinde bir budamadır. Bu deyim herhalde tıraştaki kabak kafadan gelse gerek. Kabak budama tabiri batı dillerinde pek yer almaz. Çünkü budama yöntemleri içinde böyle bir uygulama görülmez. Ancak bir hastalık halinde ağacın gövde içi ve kökü sağlam olması koşuluyla tüm hasta dalları kesilebilir. Bu çok ekstrem durum dışında budama amacıyla kabak budama yapılmaz. Kabak budama çoğunlukla bitki yetiştirme ilmi ile fazla ilgilenmemiş olan Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaygın kullanılan bir budama şeklidir. Ülkemizde ise kabak budama ormancılığımızdaki tetar işletmesi ile yakacak odun ve kömür odunu üretimi amacıyla ormanlarımızda baltalık işletmesi dediğimiz en ilkel ormancılık uygulamalarından kaynaklanmaktadır.

Tetar işletmesi, yaşlı ağaçların gövdesinin 1-2 metre yükseklikte kesilmesi ve bu kesit yüzeyinden sürgün vermesini beklemeye dayanan bir işletme şeklidir. Amaç ince dal odunu, mertek, kazma kürek sapı, fasulye sırığı gibi ürün elde etmektir. Köylerimizde özellikle söğüt ve kavaklarda uygulanmaktadır. Ormancılığımızda çok eskiden uygulanan bu ilkel gençleştirme yöntemi artık hiçbir yerde görülmemektedir.

Baltalık işletmesi ise saf veya karışık yapraklı ağaç ormanlarında (meşe, gürgen, kayın vb. gibi) yakacak odun veya mangal kömürü üretmek amacıyla kullanılan bir gençleştirme yöntemidir. Bu yöntemde bir orman alanı 10 veya 20 parçaya (makta ‘ya) bölünür ve her maktada bulunan ağaçların tamamı dipten tıraşlama kesilir ve kesilen kütüklerden, kök ve kütük sürgünleri oluşması beklenir. Bu oluşan sürgünler 10 veya 20 yıl sonra yine dipten kesilir. Böylece her makta’ da 10 veya 20 yaşına gelen her sürgün kesilerek yeni sürgünler elde edilmeye çalışılır. Yani baltalık işletmesi bir gençleştirme yöntemidir. İlkel bir orman gençleştirme yöntemi olan baltalık işletmeleri uygulamasından gelişmiş batı ülkelerinde 10’larca ve hatta 100’lerce yıl önce vazgeçmiştir. Bizde de artık yakacak odun ihtiyacının gittikçe azalmasına paralel olarak bu uygulama azalmaktadır. İstanbul’un yakacak odun ihtiyacını karşılamak için Şile ormanları, Çanakkale ve Trakya ormanları, İzmit ve Adapazarı ormanları yüzlerce yıl baltalık işletmesi uygulanarak yönetilmiştir. Bu yöntemin uygulandığı illerimiz hala oldukça çoktur.

Köylerimizde ve ormanlarımızda uygulanan tetar ve baltalık anlayışı, o ilkel gençleştirme anlayışı, ülkemizin en nadide şehirlerinde, allelerde, yol kenarları ağaçlarında, refüjlerde ve hatta münferit yetiştirilmiş ağaçlarımızda, ağacın gençleştirilmesi amacıyla uygulanmaktadır.

Ağaçlar budanır, budanmalıdır, gerekirse kabak budama da yapılır ancak budama denilince akla gelen yalnız kabak budama değildir. Önünüze gelen her ağacın dalını ve sürgününü kesmek değildir. Budama mutlaka bir amaca yönelik olmalıdır. Daha önce de belirtildiği gibi ağaçta bir virüs, mantar yada böcek hastalığı varsa ona yönelik bir budama yapılır. Ağacın kök-gövde dengesi bozulmuş ise ona uygun budama yapılır. Ağacın büyüme hızını arttırmak için tepe seyreltmesi, aralama, uç alma, tekleme gibi budama yapılır. Ağaca form vermek amacıyla budama yapılır. Ağacın çiçeklenme durumuna göre budama yapılır. Topiari için budama yapılır. Yani budama her ağaç için standart hale getirilmez. Her ağaç kendine has özelliklerine göre budanır. Budama demek, bugün birçok belediyemizin yaptığı gibi taşeron işçilere ihale edilip, her ağacın dal ve sürgünlerini kesip, ağaç gövdesini bir sopa gibi bırakmak değildir (Resim 14).

Resim 14: Budama ile sopa haline getirilmiş ağaçlar

Taşeron işçilere “neden ağacın tüm dallarını ve sürgünlerini kesiyorsunuz” denildiğinde “ağacı gençleştiriyoruz” diye cevap alırsınız. Aslında demek istediği şey; budama böyle yapılır, biz köyümüzde de böyle yapıyorduk anlamındadır verilen cevap. Kabak budama ile ağaçlar gençleşmez. Tekrarlanan kabak budama ile ağaçlar adım adım ölüme sürüklenir (Resim 15).

Resim 15: Tekrarlanan kabak budama ile adım adım ölüme sürüklenen ağaçlar

 

Kabak budamada kalın ve ince tüm dallar ve sürgünler kesildiği için ağaç üzerinde irili ufaklı birçok yara yüzeyi ortaya çıkar. Her bir yara yüzü mantar, böcek ve her türlü hastalık yapan unsurlar için ağaca giriş kapısıdır. Yani tekrar tekrar kabak budama yapılan ağaçlara çok sayıda hastalık yapan virüs, mantar ve böcekler girer. Bunlar öncelikle ağacın dallarında ve kabuğunda çürümelere neden olur, daha sonra gövdenin içi ve en son da kök’de çürümeler başlar. Gövde içi ve kökü çürüyen ağaçları da rüzgar ve fırtına devirir. Yara yüzeylerine koruyucu ağaç macunları sürülerek bir ölçüde koruma sağlanır, ancak tam koruma hiçbir zaman mümkün değildir. Ayrıca uygulamalarda bırakın yara yüzeylerinin kapatılmasını, budama yapılırken kullanılacak kesme ekipmanı ve kesim şekilleri bile doğru yapılmamakta, budama yapılan yerlerde budamanın hemen sonrasında ağaçların harpten çıkmış gibi, perişan ordulara benzediği açıkça görülmektedir (Resim 16). Bir kısmı kesilmiş bir kısmı ağaçta asılı kalmış dallar, kesilirken çok düzgün bir kesim yüzeyi oluşturulması zorunlu iken, pürüzlü yüzeyler, yarılan gövdeler ve gövdeler üzerinde soyulan kabuklar, budama işinin ne kadar özensiz ve bilgisizce yapıldığının açık göstergeleridir.

Resim 16: Harpten çıkan ordular gibi perişan hale getirilmiş ağaçlar

Kesim işçilerine, şu cadde veya sokak boyunca yaşlı ve genç her ağacın dal ve sürgünlerini kesin diye bir talimat vermek, yani kabak budama yapın demek, bilim, sanat, estetik ve mühendislikle hiçbir ilgisi olamaz.  Her ağaç kendine özel nedenlere göre budanmalıdır. Yan yana olan iki ağacın bile birbirinden farklı şekilde budanması zorunlu olabilir. İşin kolayına kaçıp tüm ağaçların dal ve sürgünlerini kesin demek budama yapmak demek değil ağaç katletmektir. Her ağaç kendi koşullarına göre budanabilir mi? Buna para yeter mi? Buna insan gücü yeter mi? diye itiraz edilebilir. Doğrudur.

Budama pahalı ve zaman alıcı bir iştir. Ancak işimizi doğru ve bilime saygılı bir şekilde yapmalıyız. Budama yapıyoruz diye ağaç katletmek doğru değildir. Her şeye para bulan belediyeler bu işe de para bulabilirler. Budama bir sanat işidir. Bir estetik işidir. Ağaçların sağlığını bozmadan onları güzelleştirme işidir. Çalışan belediye işçilerine yakacak odun çıkarma işi hiç değildir. Lütfen işimizi doğru yapalım yapamıyorsak hiç budama yapmayalım daha iyidir. Gelişmiş batı ülkelerinde, aman ne güzel ne bakımlı şehirler, ne güzel parklar-bahçeler-alleler dediğimiz yerlerde bakım işinde çalışan çok sayıda üniversite mezunu işçiler bulunmaktadır. Yalnız budama işi yapan peyzaj mimarları ve orman mühendisleri vardır. Bu insanlar gerçekten iyi budama yaparlar. Yapılması gerekeni bilirler ve yaparlar, bu işten de iyi para kazanırlar. Bu insanların çok iyi yaşam koşulları vardır. Diğer işlerde çalışan mimar ve mühendislerden hayat seviyeleri geri değildir ve hatta daha iyidir.

İşini severek, bilerek, yaptığı işin bir sanat olduğunu kabul ederek çalışan eğitimli insanlar budama için gereklidir. Budama işi eğitimsiz, bilgisiz insanların eline bırakılmamalıdır.

  

Ölüleri Gömme ve Gençleştirme

Kent ağaçları en zor ekolojik koşullar altında yaşayan ağaçlardır. Öncelikle trafikte arabaların, ev ve fabrikaların çıkardığı kükürt ve karbon gazları (SO2,CO,CO2) , ve toz gibi hava kirliliği ağaçlar üzerine zararlı etkilere sahiptir. Ayrıca ağaçların diplerine kadar serilen ve ağacın kök sahasını sıkıştıran asfalt ve diğer yer kaplamaları kök solunumunu engelleyen tüm olumsuz unsurlar, ağaçların kök alanı içinden geçirilen sulama ve su boruları, telefon, elektrik, doğalgaz gibi amaçlarla açılan kanallar, kök sahası üzerinde hareket eden yaya ve diğer tüm unsurlar kök sahasında toprak sertleşmesi, toprak sıkışması gibi olumsuz etkiler, tüm bu nedenlerde oluşan kök zararları ağaçların büyümesini ve sağlığını kötü etkilemektedir. Orman içinde yaşayan ağaç ile, kent içinde yaşayan ağacın ekolojik koşulları birbirinden tamamen farklıdır. Doğada ekolojik koşullar altında yaşayan ağaçla kent içinde zor koşullarda yaşayan aynı tür ağacın hayat sürelerinin aynı olması beklenemez. Kent içinde yaşayanlar daha kısa ömürlüdür. Ağacın zor ekolojik koşullar altında yaşamasına ek olarak insanların ağaçlara budama veya tüm diğer nedenlerle yaralama gibi zararlı etkileri de kent ağaçlarının doğal ömrünü kısaltmaktadır. Hem doğal koşullar hem de insanların olumsuz müdahaleleri sonucunda ağaçlar hastalanmakta ve ölmektedir.

Hastalanan ağaçların ömrünü kimyasallarla ilaçlamak, biyolojik mücadele gibi tedbirlerle uzatmak bir ölçüde mümkün olmakla beraber her canlıda olduğu gibi ölüm kaçınılmazdır.

İnsanlarda olduğu gibi ölen canlılar gömülür. Ölmüş bir ağacı tekrar canlandırmak zordur, bazı koşullarda mümkün değildir. Ölen ağaçlar tüm canlılar gibi çürümeye başlar ve zaman içinde rüzgar ve fırtına gibi etmenlerle devrilir, devrilen ağaçlar insanlara, trafiğe ve arabalara zarar verir. Ayrıca her ölü varlık gibi, ölen ağaçlar da tüm güzelliğini kaybeder. Ölen ağaçlar kent içinde güzel olmayan görüntüler sergiler (Resim 17-20). Ölen ağaçları kesip uzaklaştırmak ve yerlerine boylu fidanlarla dikim yapmak gerekir. Yani ölüler gömülmelidir.

Anıt ağaçların dışında, hasta ve yaşlı ağaçlar kent’e güzellik yerine hoş olmayan görüntüler vermektedir. Hiç kimse can çekişen hiçbir canlıyı seyretmekten zevk almaz. Her canlının genç olanı yaşlı olanına güzellikte fark atar. Hele bu yaşlılar bir de hastalıklı ise, şekli bozulmuş ise, can çekişiyor ise mutlu mekanları mutsuzluğa döndürür. Sağlıklı yaşlı ağaçların gölgesi, sağlıklı ve güçlü görüntüsü gibi pozitif tarafları inkar edilemez. Ancak yaşlanıp da hastalanmayan canlı çok azdır. Hele ki kent içindeki tüm olumsuz ekolojik koşullar ağaçları çok daha fazla yıpratır, hastalandırır ve güzelliklerini bozar. Güzellikleri bozulan ağaçları mutluluk verecek olan mekanlarda tutmaya devam etmek yerine o ağaçların gençleri ve daha iyi görüntü verenleri, daha mutlu mekanlar oluşturanları ile değiştirmek gerekir. Eskiden biz öğrenci iken hocalarımız, yaşlı ağaçları ne pahasına olursa olsun mutlaka yaşatın derlerdi. Dünyada da genel trend buydu. İster anıt ağaç olsun, ister olmasın yaşlıları yaşatmak genel anlayıştı. Şimdi bu anlayıştan ayrılıyoruz. Anıt ağaç değil ise yaşlıları, hele bir de hasta ise mutlaka gençleştirmek, daha genç ve güzel olanlarla yenilemek, yeni devrimci bir trend (akım) olarak kabul görmektedir. 100 yaşında, şekli çeşitli budamalarla bozulmuş, bakımsızlık ve hasar verici müdahalelerle hastalanmış ve tüm güzelliğini kaybetmiş bir alle yerine, 20-30 yaşlarında 3-5 defa repikaj görmüş boylu ve kasalı, aynı zamanda çiçekli ağaçlarla yenilemek (gençleştirmek) yeni bir anlayıştır. Bitki yetiştirmek tekniklerindeki gelişmeler, şimdi bize çok sağlıklı, boylu, toprağı ve kökü kasalı, yerli veya exotik, çiçekli veya renkli varyete, yetişme muhiti ırkı veya kültü varlar sağlama şansı vermiştir. Eskiden böyle fidanları bulmak çok güçtü ve hatta imkansızdı. Onun için hastalıklı olsa bile yaşlılara sarılmak, onları mümkün olduğunca yaşatmak zorunda idik. Olmaması gereken yerde olan, hasta ve yaşlı fertleri (Resim 18) oralarda tutmak zaten büyük bir hatadır.

Resim 17: Uzaklaştırılması ve gençleştirilmesi gereken ağaçlar

Gençleştirmek, daha güzelini ve daha iyi planlama ile daha mutlu mekanlar yaratmak daima elimizdedir. Kent içinde yaşlı ağaç kesilmez diye bir kural yoktur, eskiden vardı ama şimdi yoktur. Gençlik canlılıktır, gençlik güzelliktir, gençlik ileriye dönüktür, yenilenmektir, devrimdir, insanları daha mutlu mekanlarda yaşatmaktır. Zaten bizim görevimiz de budur.

 

Resim 18                       Resim 19                        Resim 20                 

Ölmüş veya öldürülmüş ağaçlar

Kötü budamalar, yanlış budamalar sonucunda oluşmuş ağaçların, tekniğine uygun şekilde budanması halinde şekillerinin nasıl olacağı konusunda sulu boya tekniği ile yapılmış önekleri Resim 21-27’de gösterilmeye çalışılmıştır.

 

Resim 21: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

 

Resim 22: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

 

Resim 23: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

 

Resim 24: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

 

Resim 25: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

 

Resim 26: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

 

Resim 27: Yanlış budama değil de doğru budama yapılsaydı nasıl olurdum?

Yararlanılan Kaynaklar:

  • Akkemik, Ü. (2004). Dendroloji. İlkeleri, Biyolojik Temelleri, Yöntemleri, Uygulama Alanları. İ.Ü. Or. Fak. Yayını, No 4484, 260 s. İstanbul
  • Aslanboğa, İ. (2002). Odunsu Bitkilerde Bitkilendirmenin İşleve Uygun Tasarımının ve Bakımının Planlanması İlkeleri. Or. Bak. Ege Or. Arş. Yayını, 131 s. İzmir
  • Ayaşlıgil, Y. (1989). Ağaç ve Çalıların Bahçe Düzenlemesinde Önemi ve Bahçe Bitkilendirme Örnekleri. İ. Ü. Or. Fak. Der. B, cilt 39. sayı 3, İstanbul
  • Dirik, H. & Ata, C. (2005). Kent Ormancılığının Kapsamı, Yararları, Planlanması ve Teknik Esasları, İ. Ü. Or. Fak. Der. B, cilt 55 sayı 1, İstanbul
  • Dirik, H. (2014). Arborikültür (Kentsel Ağaç Kültürü), İ. Ü. Or. Fak. Yayınları, No: 5200, 566 sayfa, İstanbul
  • Saatçioğlu, F. (1970). Ağaçlandırma Tekniği, İ. Ü. Or. Fak. Yayını, 3. Baskı, 505 s. İstanbul
  • Ürgenç, S. (1998). Genel Plantasyon ve Ağaçlandırma Tekniği, İ. Ü. Or. Fak. Yayını, No: 3997/444, 664 s. İstanbul
  • Yaltırık, F. & Efe, A. & Uzun, A. (1997). Tarih boyunca İstanbul’un Park Bahçe ve Koruları, Egzotik Ağaç ve Çalıları, İst. Bel. İsfalt Yayını, No: 4, 247 s. İstanbul

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir