Zehirsiz Sofralar Konferansı Notları
Tulin Yıldırım
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin öncülüğünde düzenlenen Zehirsiz Sofralar Çalıştayı ve Zehirsiz Konferansı 22-23 Kasım tarihlerinde İstanbul’da düzenlendi. 350 Ankara olarak biz de çalıştaya katılan “Zehirsiz Sofralar” projesini ve kampanyasını destekleyen 90’dan fazla örgütten biriyiz.
Çalıştay sabahı, kampanyanın ortaklarından Pesticide Action Network (PAN) ve PAN Avrupa’dan bizimkine benzer kampanyaları nasıl örgütlediklerini, hedeflerinin neler olduğunu ve neleri kazandıklarını anlatan önemli sunumlar dinledik. PAN 90’dan fazla ülkede ve 5 bağımsız merkezde örgütlü ve dünyada 600’den fazla grubu bünyesinde barındırıyor. Hem PAN Avrupa hem de PAN’ın hedefleri, kimyasal pestisit kullanımına son verilmesi, kimyasal olmayan pestisitlerin kullanımının artırılması, AB ve dünyada pestisit kullanımının azaltılması. Bütün bunları gerçekleştirmek için de değişik kampanyalar ve ortaklıklar kuruyorlar. Hem pestisitin kullanılmaması hem de azaltılması hedefi nasıl bir arada oluyor derseniz bunu sunum yapan kampanya sorumlusunun sözleri ile açıklayalım “ Pestisitlerin bir anda yasaklanması çok zor. Tarım ve çiftçi bunlara bağımlı hale getirilmiş yasaklanana kadar kullanımının azaltılması ve bazı kimyasalların kullanımının da derhal durdurulması gerekiyor”.
Avrupa’da vatandaşlar 1 milyon imza toplayınca ilgili konu hakkında parlamentoda yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Tarım zehirleri ile ilgili de yapılan imza kampanyaları sonucunda neonikotinoidler 2018 yılında yasaklandı, bu zehir arıları öldürmesiyle biliniyordu. Glifosatlarla ilgili yapılan kampanya sonucunda ruhsat süresi 15 yıldan 5 yıla indirildi. 5 yılın sonunda bir daha ruhsat alamaması için de çalışmalar yürütülüyor. Bir diğer zarar verici ve tarımda yaygın kullanılan zehir Klorprifoz. Bunun da çocuklarda neron hücrelerinin sinyallerini engellemesi sonucu zeka geriliğine neden olduğu biliniyor ama henüz yasaklanmamış.
Yasaklamaların seyri de ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. PAN Avrupa’da ülkelerde yasaklamaların hızla yaygınlaşması için ayrıca çaba gösteriyor.
Pestisitlerle ilgili asıl sorun ne?
Kimya sektörü bu zehirlerden çok büyük para kazanıyor, çiftçi ve tarım sektörü bu zehirler olmaz ise tarım yapılamayacağına inandırılmış, kimyasalların insanlar üzerindeki etkileri çok geç keşfediliyor. Yani her kimyasal için genel tablolar oluşturulmuş, örneğin; böbreğe, akciğerlere etkisine bakılıyor ama kadınların rahim duvarında birikiyor mu diye bakılmıyor ta ki bu konuda bir bulgu çıkıp buraya zarar verdiği keşfedilene kadar. Yine pestisitlerin zararsız olduğunu iddia eden “hayalet makaleler” yayınlanarak insanlar ikna edilmeye çalışıyor. Zehrin kullanılma talimatında belirtilen miktarın çok üzerinde kullanılıyor çünkü çiftçi daha çok kullanırsam daha çok verim alırım, zararlılardan daha çabuk kurtulurum diyor ve doğaya daha fazla miktarda zehir karışıyor. Avrupa su sitemlerinin %42’sinde toksitisiye (zehirliliğe) rastlanmış. 1980-2009 arasında 421 milyon kuş kaybolmuş.
Peki bu zehirler sadece “zararlılar”ı mı öldürüyor. Maalesef hayır. Zararlılardan daha çok belki de toprak için yaşamın devamı için gerekli olan yararlı böcekleri, havayı, suyu diğer canlıları ve bizi zehirliyor öldürüyor. Sadece tarımda değil bahçelerde parklarda da kullanılıyor. İklim değişikliğine uyum kapasitemizi düşürüyor. Çiftçiyi belli biçimde, renkte, parlaklıkta üretime zorlayan kapitalist sistem ilk önce de çiftçiyi hem bedensel hem de zihinsel olarak zehirliyor.
Söylenenin aksine küçük çiftliklerin daha verimli olduğu, ilaçlamadan da %7-8 verim kaybıyla (bu kayıp sadece ürün için zehre gitmeyen para ve sağlık yararları düşünüldüğünde kayıp azalıyor) üretim yapılabildiği, varlıklı ülkelerde %40’lara varan gıda israfı olduğu konferansta detaylı bir şekilde açıklandı.
Ne Yapmalı?
Neler yapılacağı konusunda ilk gün yapılan çalışmalarda, bizim de olduğumuz “lobi savunuculuk çalışmaları” grubunda özellikle, doğru bilgi ile paylaşım yapılması, insanları çaresizliğe itecek ve kendi başlarına olduklarını düşünecek ve haliyle eylemsiz bırakacak söylemlerden kaçınılması, devletin kurumlarının asli görevlerini yapmalarının talep edilmesi ve bu kurumlar üzerinde baskı kurulması detaylı olarak konuşuldu. Ayrım yapılmaksızın siyasi partilerin tümünden taleplerimizi yerine getirmek için programlarına “pestisitsiz tarıma geçiş” konusunu koymalarını isteyeceğiz. Yine kampanyanın hedefi sadece Tarım ve Orman Bakanlığı olmamalı onunla birlikte Sağlık Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, belediyeler (kooperatifleri destekleyerek zehirsiz ürünleri teşvik edebilir ya da satın alabilirler), Milli Eğitim Bakanlığı, Tabip Odaları, Kalkınma Bakanlığı, özel ihtisas komisyonları da kampanyanın taleplerini ileteceği kuruluşlar arasında bulunmalı.
Hem Avrupa’da hem de Dünyada zehirsiz tarıma geçiş için şeffaflık önemli bir kriter. Yediğimiz gıdada kullanılan zehirlerin bitki üzerindeki kalıntıları, bu kalıntıların zararları tüm açıklığı ile toplumla paylaşılmalı. Bunun için ilk etapta AB Hızlı alarm raporları haftalık olarak çevrilip kamuoyuna duyurulabilir (Türkiye’den giden gıdaları da içeren test sonuçları AB tarafından haftalık olarak yayınlanıyor )ve hükümetten de bu şekilde açıklamalar istenebilir.
PAN, pestisitsiz tarıma geçiş için 20025’e kadar %20 azaltım, 2030’a kadar %80 azaltım ve 2035’te %100 pestisitsiz tarım hedefi koyuyor. Zehirsiz bir tarıma geçiş için buna benzer bir hedefin ülkemizde de siyasi partilerin, hükümetlerin programlarına ve kalkınma planlarına konulması asıl hedefimiz olacaktır.
Tulin Yıldırım (@Tulinyx)
- 350 Ankara toprağa atılan zehirler meselesinin aynı zamanda bir iklim meselesi olduğunu düşünmektedir. Bunda iklim felaketleri ile hassaslaşan toprağın ve besin zincirinin zehirli kimyasallarla vereceği kalıcı zararların etkinin farkında olduğu için kampanyaya destek vermektedir.