Türkiye Florası, HES’ler Ve Duble Yollar

Spread the love
Endemik bir bitki olan Asuman Safranı,

Kasımlar Barajı ve HES Projei ile 110 endemik

tür tehdit altında

Türkiye’de sanayileşme, hızlı nüfus artışı ve kentleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan sorunların başında hava, su, gürültü, toprak kirliliği ve flora-fauna gelmektedir. Bunlar günlük yaşamımızda bize yansıyan sorunlar olduğu kadar; doğayı paylaştığımız diğer canlı türlerine de yansıyan, çoğu kez görmediğimiz, günlük yaşamın koşturmacasında hiç fark etmediğimiz pek çok sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır. İşte endemik meselesi de aslında bunlardan biridir.


Belli bir ülkeye, bölgeye ya da yöreye özgü bitki örtüsü flora;yabanıl hayvan topluluğu da fauna olarak adlandırılır. Flora ve fauna, mikroorganizmalarla birlikte çevrenin insan dışında yer alan ve biyolojik zenginlik de denilen canlı öğelerini oluştururlar. Belli bir bölge ve yöreye özgü bitki ve hayvan türlerine ise endemik denilmektedir. Flora, fauna ve endemik kavramları; pek çok ülkede hassasiyetle üzerinde çalışılan konular olmakla birlikte; örneğin Türkiye florasıyla ilgili 1965 ve 1985 arasında İngilizce sunulmuş çalışmalar üzerine 1988’de yaklaşık 400 bitki türünü barındıran bir ek cilt yayınlanmıştır. Ancak hala bu konuda yapılan çalışmaların oldukça yetersiz olduğunu söylemek mümkündür.
 

Türkiye florası üzerine bazı sayısal veriler, Türkiye’nin bitki çeşitliliği konusunda ne derece zengin olduğunu gözler şaşırtıcı biçimde önüne sermektedir.

  • Türkiye’de bitki çeşitliliği bakımından toplan familya sayısı 174; Flora’da kayıtlı cins sayısı 1251; toplam tür sayısı 9221; toplam tür altı türleri, taksonları ise 12006’dır. Avrupa’nın tamamında bu sayı 11200’dür.
  • Büyük Britanya’da bitki çeşitliliği 3000 ile sınırlıyken; Türkiye’de yalnızca endemiklerin sayısı 3700 tür olarak belirtilmiştir.
  • Türkiye bitki çeşitliliğinde endemizm oranı %31 olarak belirlenmektedir. Bu da her üç bitkiden birinin endemik olduğunu göstermektedir. İran-Turan floristik bölgesinde bu oran %49,18; Akdeniz floristik bölgesinde bu oran %42,12; Avrupa-Sibirya floristik bölgesinde ise bu oran %8,68’dir.
Bu oranlar değerlendirilirken; tüm bu Florayı belirleyen araştırmalarının Avrupa’da yoğunlaştığını dikkate almak gerekmektedir. Kaldı ki, Türkiye topraklarında hala araştırmaya muhtaç ve tespit edilememiş çok fazla endemik bulunabileceğini tahmin etmek zor değildir.
Dünyadaki en önemli floraların mezarlıklar ve yol kenarları olduğu da, hepimizin dikkatinden kaçan ama çok bilinen bir gerçektir. Araştırmacılar, birbirleriyle ekolojik olarak sıkı sıkıya bağlı olan bu türlerin optimal yaşam koşullarında meydana gelebilecek herhangi bir değişikliğin, başta yok edilen bir türü, ama ardından da diğer türleri zarara uğratacağını savunmaktadırlar  (ilgili açıklama için tıklayınız).
İkizdere vadisine yapılacak HES sayısı: 25
Vadideki endemik türlerin Türkiye’deki toplam tür sayısına oranı: %28

Peki bu ne anlama gelmektedir? Türkiye’de tespit edilmiş ve edilememiş tüm endemikler ve özellikle de flora için en önemli tehdit kaynakları pek çok kaynakta tarla açma, aşırı otlatma, orman yangınları, baraj yapımları, sanayileşme ve şehirleşme, çorak alanların ıslahı, ağaçlandırma ve tarımsal mücadele olarak gösterilmektedir. Oysa ki günümüz politik arenasının, bu tehditlere ekleyebileceği çok yaratıcı başka tehdit kaynakları da bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi, maalesef bazı ortamlarda akıl almaz gerekçelerle savunulan hidroelektrik santral projeleri (HES’ler) ve yine hepimizin bildiği gibi seçim propagandalarına bile övgüyle yansıyan duble yollar olarak görülmelidir.

 


    Birgül U.
(Yazıda kullanılan bilgiler; 2010 yılında Van’da “Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi” adlı TÜBİTAK destekli ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi hocalarının rehberliğinde yürütülen projede Yrd. Doç. Dr. Fevzi Özgökçe tarafından sunulan bilgilerden derlenmiştir. )