Ali Ulvi Büyüknohutçu davayı kazanmış, Danıştay “mermer ocaklarına ÇED şart” demişti.

Spread the love

Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu öldürülmeden 3 hafta önce Danıştay’ın mermer ocakları aleyhine bir karar verdiği ortaya çıktı. Bu karara göre başvuruda yapılan bir oyun ile mermer ocakları ÇED raporu almıyordu. Yöre halkı ile birlikte dava açan Ali Ulvi Büyüknohutçu hem yerel mahkemede davayı kazanmış, hem de kararı Danıştay onamıştı.

DHA’nın 15 Nisan 2017’de geçtiği bu haber ise aynen şöyle:

Mermer ocağının 25 hektar hilesini Danıştay bozdu

Mehmet ÇINAR/ ANTALYA, (DHA) – ANTALYA’nın Finike İlçesi’nde sedir ve kızılçam ormanlarıyla kaplı Kızılcık Yaylası’nda, mahkemenin bir mermer ocağına valilikçe verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ raporu ve maden arama izin belgesini iptal ettiği karara karşı, Danıştay’a yapılan itiraz reddedildi. Danıştay, 25 hektarlık izinle alınan ÇED Gerekli Değildir raporlarıyla 145 hektarı bulan alanda faaliyet göstermenin hukuka aykırı olduğu yönünde karar verdi.
Finike İlçesi Gökçeyaka Mahallesi Kızılcık Yaylası Adala mevkiindeki ormanlık alanda Bartu Mermer adlı firmaya, mermer ocağı için Antalya Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce ‘ÇED Gerekli Değildir’ raporu ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca maden izin belgesi verildi. Binlerce sedir ve kızılçam ağacının yanı sıra, yabani hayvanların yaşam alanı da olan bölgede, Toroslar ve Akdeniz Kıyıları Çevre Derneği Taş Ocaklarıyla Mücadele Platformu Sözcüsü Ali Ulvi Büyüknohutçu tarafından 50 köylünün de müdahil olduğu, valilik ve bakanlığa karşı dava açıldı. Antalya 2’nci İdare Mahkemesi’nde açılan davada, Bartu Mermer firmasına verilen ‘ÇED Gerekli Değildir’ raporu ile maden izin belgesinin iptali istendi.
MAHKEME İPTAL ETTİ
Dava kapsamında Haziran ayında bölgede inceleme yapan bilirkişi heyeti, bölgenin ekolojik hassasiyeti dikkate alındığında ÇED raporu hazırlanmasının doğru bir yaklaşım olacağı yönünde kanaat bildirdi. Faaliyete başlamadan önce alandaki endemik, nadir ve nesli tehdit altındaki türlerin tespit edilmesi gerektiğine de işaret eden heyet, faaliyet tamamlandığında arazinin ıslahına ilişkin projede rehabilitasyon ve onarım faaliyetlerini yetersiz ve teknik uygulama düzeyi ve çerçevesinden uzak gösterdi. Heyet, firmanın proje tanıtım dosyasında, mevcut taş ocağı işletme faaliyeti için olası çevresel etkilerin yeterince irdelenmediğine de dikkati çekti.
Bilirkişi raporunu da dikkate alan mahkeme, hem ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı hem de maden izin belgesinin iptaline karar verdi.
Antalya Valiliği ve firma, mahkemenin kararına Danıştay’da itiraz etti. İtiraza bakan Danıştay 14’üncü Daire Başkanlığı, 25 hektarlık izinle alınan ÇED Gerekli Değildir raporlarıyla 145 hektarı bulan alanda faaliyet göstermenin hukuka aykırı olduğu yönünde karar verdi.
25 HEKTAR HİLESİ
Danıştay 14’üncü Daire Başkanlığı’nın çevre hukukuna katkıda bulunan çok önemli bir karar verdiğini belirten köylülerin avukatı İsmail Tunçbilek, “Taş ocağı izinlerinin 25 hektarı geçmesi halinde ‘ÇED Gerekli Değildir’ belgesinin yeterli olmayacağını, ÇED sürecine tabi olacağını açık ve net bir şekilde belirtmiştir. Dolayısıyla başta Finike olmak üzere batı Antalya’da faaliyet gösteren tüm taş ocaklarının ÇED sürecine tabi olacağı Yüksek Mahkemenin kararı ile tescil olmuştur. Bunun sonucu olarak başta sedir ormanları olmak üzere tüm endemik bitkilere zarar veren taş ocaklarının kapatılması gerekmektedir. Bununla ilgili yasal süreci de başlatmış bulunmaktayız. Taş ocaklarının ve madenlerin çevreye verdiği zararlarla mücadele edenler, böylece önemli bir içtihada kavuşmuş oldu. Ayrıca 25 hektar hilesi ile ÇED Gerekli Değildir belgesi alarak yasayı dolanan şirketlerin işlemlerinin açıkça hukuka aykırı olduğuna da karar verilmiştir” dedi.
YASAYA KARŞI YAPILAN HİLE BOZULDU
Danıştay’ın bu kararıyla taş ocakları için yeni bir dönem başladığını belirten davacı Ali Ulvi Büyüknohutçu ise “Bundan sonra taş ocakları artık ÇED raporu almak zorunda. Halihazırda çalışan ocaklar ise bu karar doğrultusunda kapatılmak zorundadır. Bütün çevrecilere sesleniyorum, bu kararı bir dilekçe ekinde valiliklere vererek bölgelerindeki ocakların kapatılmasını talep etmeliler. Kapatılmaması durumunda ise dava açarak bizim kararımızı dayanak olarak göstermeliler. Bu karar vahşi madenciliğin sonu olacaktır. Firmanın itirazına karşı Danıştay, yasaya karşı yapılan hileyi bozdu” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir