Sokağa Çıkacak Aktivistin Bilmesi Gereken Yasal Konular
Kendisini geçen günlerde kaybettiğimiz aktivist ve avukat Noyan Özkan’in mesajından alıntılanmıştır!
Düşünce özgürlüğü ile ilgili gerek evrensel hukuk ve gerekse ulusal hukuklarda ayrıntılı düzenlemeler bulunmaktadır.
Bu bağlamda;
10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgisinin 19. maddesi,
“Herkesin fikir ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, ülke sınırları sözkonusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her yoldan aramak, almak ve yaymak özgürlüğünü” kapsar,
16 Aralık 1966 tarihli Birleşmiş Milletler, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 19. maddesi;
“1- Herkesin, söz özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak gerek sözlü, yazılı ya da basılı veya sanat eseri şeklinde, gerekse seçilen diğer herhangi bir yoldan, ülke sınırları sözkonusu olmaksızın, her türlü haber ve düşünceyi araştırma, alma ve verme özgürlüğünü içerir.”
4 Aralık 1950 tarihli İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 10. maddesinin 1. fıkrası;
“Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları sözkonusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.” …hükümlerini öngördüğü gibi,
21 Kasım 1990 tarihli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı’nda;
“İnsan hakları ve temel hürriyetler, tüm insanların doğumlarıyla birlikte iktisap ettikleri vazgeçilmez haklardır ve kanunlarla garanti altına alınmışladır. Bunların korunması ve geliştirilmesi devletin başka gelen görevidir. Bunlara saygı, zorba bir devlete karşı asıl güvenceyi oluşturur. Bunlara uyulması ve tam olarak uygulanması hürriyetin, adaletin ve barışın temelidir.”
“…Demokrasinin temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü yatar. Demokrasi, ifade hürriyetinin, toplumun her kesimine karşı hoşgörünün ve herkes için fırsat eşitliğinin en iyi güvencesidir.”
13 Ekim 2004 tarihli Avrupa İçin Bir Anayasa Oluşturan Antlaşma’nın II-71. maddesinin 1. fıkrasında;
“Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, bir görüş sahibi olma ve haberlerle fikirleri, kamu yetkililerinin herhangi bir müdahalesiyle karşılaşmadan ve sınırlardan bağımsız olarak alma ve bildirme özgürlüklerini de içine alır.”…. kuralları düzenlenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25. maddesi;
“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.”
“Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
26. Maddesi,
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fikra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”
hükümlerini getirmektedir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19.maddesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19.maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.maddesi ile uluslararası düzeyde ve Anayasamızın 25 ve 26.maddeleri ile de ulusal düzeyde koruma altında olan düşünce ve düşündüklerini ifade etme ve yayma hakkı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Handyside kararında işaret ettiği gibi, sadece ‘hoşa giden’ düşünceler için değil ‘Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden ya da rahatsız eden’ görüşler için de geçerlidir.
Diğer taraftan ifade özgürlüğünün işlevlerinden birisi ‘tartışmaya yol açması’ olup ‘konuşmanın huzursuzluğa yol açması ve hatta insanları kızdırması bu işlevin doğal sonucu ve hatta gereğidir. Amerikan Yüksek Mahkemesi’ne göre ‘Konuşma hemen her zaman provakatif ve meydan okuyucudur. O önyargılara ve daha önce oluşmuş kanaatlara saldırabilir ve düşünceyi kabul ettirmek için alışılmadık önemli etkiler doğurabilir. Bu nedenle ve sınırsız olmamakla birlikte, ifade özgürlüğü sadece kamusal rahatsızlığın, kızgınlığın ve huzursuzluğun ötesinde ciddi ve somut bir zararın var olduğunun açık ve mevcut tehlikesi gösterilmedikçe, sansür edilemez ve cezalandırılamaz.’
Noyan Özkan
Avukat,İzmir