İmo Ankara Su Çalışma Grubu: Toprakla Suyun Temasını Kestiniz!
İmo Ankara Şubesi Su Çalışma Grubu Ankara’da yaşanan su baskınlarına dair bir analiz-açıklama yayınladı.
ANKARA’DA SON GÜNLERDE YAŞANAN SU BASKINLARI
Geçtiğimiz günlerde Ankara çanağına düşen yağışlar kentin farklı yörelerinde ve semtlerinde su baskınlarına yol açmış bulunmaktadır. Su baskınları, bazı durumlarda ciddi yaralanmalara, sağlık sorunlarına ve maddi hasarlara neden olmuştur.
Burada sorulması gereken soru, neden son yıllarda bu tür su baskınlarının daha sık yaşandığı ve neden bu soruna kalıcı bir çözüm üretilip gerekli önlemlerin alınmadığı olmalıdır.
Bu güncel soruya yanıt vermeden önce şu temel kavram ve tanımların açıklığa kavuşturulması önem taşımaktadır.
Tanımlar ve Kavramlar:
-Su baskını, sel, taşkın farklı kavramlardır.
Sel doğal bir olaydır, tıpkı deprem gibi…
(Depremin olduğu alanlarda herhangi bir insan faaliyeti ya da yapısı yoksa deprem riskinden, deprem sonrası hasardan ve can kayıplarından söz edilebilir mi? Aynı şekilde selin kapladığı alana herhangi bir tecavüzünüz yoksa taşkın olur mu? Kayıp, zarar, ziyan gündeme gelebilir mi?).
Taşkın, sel sonucu oluşan akımın, bulunduğu havzayı akaçlayan (drene eden) akarsuyun normal yatağının dışına taşması ile çok daha geniş bir alanı etkisi altına alma olayıdır.
Su baskını ise, insan faaliyetlerinin sürdüğü, sürdürüldüğü mekânların (konut, otopark, alt-üst geçit, sanayi ya da ticaret alanları vb.) işlevlerini yerine getiremeyecek biçimde, gerek can ve gerekse mal emniyeti açısından sakıncalı ya da riskli durumların oluşmasına neden olan su ile kaplanmasıdır.
-Ankara’nın bulunduğu İç Anadolu bölgesi, uzun yıllar yağış gözlemleri incelenir ve istatistiki olarak analiz edilirse, özellikle Haziran – Ağustos aylarında yoğun sağanak yağışlarını aldığı görülür. Bu yağışlar ağırlıklı olarak ‘konveksiyonel’ yağışlar olup, çoğu zaman küçük bir alana, kısa bir sürede çok şiddetli bir biçimde düşmektedir. Dolayısı ile Ankara’nın bir semtini ‘sular – seller götürürken’, yanı başındaki bir mahalleye ‘bir damla bile’ yağmur düşmemektedir. Bu doğaldır…
Asırlar öncesinden günümüze belirli döngüler içinde bu süreç benzer bir biçimde devam etmektedir!
-Su baskınının oluşması, daha doğrusu taşkın riskinin olması için, düşen yağışın akışa geçmesi gerekir. Akışa geçen bu su kütlesi de fizik kurallarına göre hareket eder. Yani yüksek kotlardan (rakımdan), alçak kotlara doğru. Akışa geçen su kütlesi, ana hat olarak en düşük yükseklikteki (hattı içtima dediğimiz) yataklarda, mecralarda, dere tabanlarında buluşur, çoğalır, kütlesini ve hızını artırarak yoluna devam eder. Kanallardan derelere, derelerden çaylara, çaylardan nehirlere, nehirlerden ırmaklara, ırmaklardan göllere ya da denizlere ulaşır…
Tüm bunlar doğal süreçlerdir. Bilimsel olarak açıklanabilmekte, bilinmekte ve daha da önemlisi öngörülebilmektedir. Ancak neden şiddetli sağanak yağışlarının ardından Ankara’yı su basmaktadır? Ankara’da taşkınlar neden yaşanmaktadır?
Ankara’da Su Baskınlarının Nedenleri
Yanıt açık ve nettir: Ankara’nın genelde kentsel teknik altyapısı, özelde kentsel drenaj sistemi (yağmursuyu ve pissu kanalizasyon ağı) yetersizdir. Sadece yetersiz değil, çağımızın teknik ve mühendislik yaklaşımına uygun bir altyapısı bulunmamaktadır.
Halen kentsel drenaj birleşik sistem ağırlıklı olduğundan, taşkın sırasında evsel atıksu ve pissular da yüzeye çıkmakta ve sel sularına karışmaktadır.
Son yıllarda yağışlardaki bazı düzensizlikler, belirsizlikler ve aşırılıkların genelde fosil yakıtların aşırı kullanımından, artan karbon salınımından ve iklim değişikliğinden kaynaklanabileceği de ileri sürülmektedir.
Bu genel nedenin yanı sıra Ankara özelinde son on, on beş yıldaki gelişmeler asıl belirleyici oluşmuştur. Şöyle ki;
–Ankara çanağı içerisinde yeşil alan azalmıştır,
-Yapılaşma gerek yatayda gerekse dikeyde çok büyük alanlar, mekânlar kaplamıştır,
-Bu yeni yoğunluğu olağanüstü artan alanların ulaşım, su, kanalizasyon, elektrik, gaz vb. ihtiyaçlarına koşut altyapı planlaması ve yapımı gerçekleştirilememiştir,
–Eski yeşil alanları binalar, kuleler, iş merkezleri vb.’nin çatıları örtmüştür,
–Toplu taşımanın değil, otomobillerin kenti durumuna dönmüştür,
–Bunun sonucu yeni yollar açılmış, her yol asfaltlanmış; açık toprak, akışa geçecek suyu emecek yeşil alan kalmama noktasına gelmiştir,
–Kaldırımlar yollara, yollar asfalta dönmüştür (sadece 2013 yılında Ankara Çanağına hizmet veren belediyelerin döktüğü asfalt 7 milyon 500 bin tonu bulmuştur).
Bir diğer önemli nokta da;
Eğer derelerin, çayların, akarsuların üzerini kapatır, kesitlerini daraltır, altlarına beton döküp toprakla temasını engeller, üstünden yol geçirir, çevresini imara açarsan gün gelir SU (ki bu günler çok daha sık aralıklarla gelmektedir), kendi mülküne sahip çıkar, işgalcileri kovar hatta birikmiş alacaklarını da tahsil eder…
Durum bu kadar basittir!
Ankara’da yaşadığımız bu tür su baskınlarından da Yerel Yönetim ve buna bağlı ilgili İdare’dir.
İMO Ankara Şubesi Su Çalışma Grubu